Jürgen Habermas'ın Müzakereci Demokrasi Teorisi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Talepleri
Künye
Dumlu H (2022). Jürgen Habermas'ın Müzakereci Demokrasi Teorisi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Talepleri. Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 21(1), 201 - 231. 10.20981/kaygi.1003081Özet
Batılı demokrasilerde etnik, din, ırk, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim temelli gruplara mensup bireyler, kolektif farklılıklarının kamusal alanda tanınması yönündeki taleplerini dile getirmektedirler. Biz bu çalışmada, toplumsal cinsiyet temelli grupların ileri sürdüğü toplumsal cinsiyet eşitliği taleplerini odağımıza alıyoruz ve Jürgen Habermas’ın müzakereci demokrasi anlayışının bu talepler için uygun bir tartışma zemini sunduğu argümanını geliştirmeye çalışıyoruz. Bu amaçla, tartışmamızın ilk bölümünde, tanınma taleplerinin demokratik kamusal müzakere süreçlerinde içerilmesi ve kamusal meseleler haline gelmesi için gerekli olan kapsayıcı katılım anlayışının temel koşullarını tartışıyoruz. Bu koşullar, kapsayıcılık, rasyonellik ve meşruiyettir. Kapsayıcılık, çıkarların, etik-siyasal söylemlerin ve adalete ilişkin ahlaksal söylemlerin kamusal tartışmalarda birlikte kapsanmasıyla; rasyonellik, katılımcıların genişletilmiş bir bakış açısından ilgili herkesin rasyonel gerekçelerle onayını alabilen normlar ve ilkeler üzerine iletişimsel anlaşmaya varmasıyla; meşruiyet ise anlaşmaya ulaşmayı amaçlayan katılımcılar arasındaki kısıtlanmamış kapsayıcı ve rasyonel tartışmaların kendisi içinde gerçekleştiği kamusal alan fikriyle ilişkilidir. Tartışmamızın ikinci bölümünde, özel alan ve kamusal alan arasında olduğu varsayılan ayrım nedeniyle kamusal tartışmaların dışında bırakılan toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelli adaletsizliklere karşı ileri sürülen ve toplumsal cinsiyet eşitliğini amaçlayan tanınma taleplerini ele alıyoruz. Bu taleplerin, etik-siyasal söylemlerle ilişkili olan iyi yaşam ve değerlerle ve pragmatik söylemlerle ilişkili olan genelleştirilemez çıkarlarla özdeşleştirilen özel alana ilişkin meseleler olduğu ve adalet, normlar ve ortak çıkarlarla özdeşleştirilen kamusal alana ilişkin meselelerden ayrıldığı varsayılmaktadır. Buradaki tartışmada, bu varsayıma rağmen, kapsayıcı katılım anlayışı için gerekli koşulların, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin katılımcıların perspektifinden kamusal meseleler haline getirilmesini mümkün kılabildiğini ileri sürüyoruz. Individuals belonging to ethnic, religious, racial, gender and sexual orientation-based groups in Western democracies express their claims for recognition of their collective differences in the public sphere. In this study, we focus on the claims for gender equality voiced by the gender-based groups and try to develop the argument that Jürgen Habermas's understanding of deliberative democracy provides a suitable discussion ground for these claims. To this end, in the first part of our discussion, we discuss the basic conditions for inclusive participation, which are necessary for claims for recognition to be included in democratic public deliberation processes and become public issues. These conditions are inclusivity, rationality and legitimacy. Inclusivity is related to the inclusion of interests, ethical-political discourses and moral discourses about justice together in public debates. Rationality is related to the communicative agreement of participants in public debates on norms and principles that, from an expanded point of view, can receive rational justification approval from all concerned. Legitimacy, on the other hand, is related to the idea of a public sphere in which unrestrained inclusive and rational discussions between participants aiming to reach agreement take place. In the second part of our discussion, we address claims for recognition that aimed gender equality against gender inequality-based injustices that are excluded from public debate due to the supposed distinction between the private and public spheres. It is assumed that these demands are issues of the private sphere connect to the good life and values which are associated with ethic-political discourses and non-generalizable interests which are associated with pragmatic discourses, and are separated from issues of the public sphere identified with justice, norms and common interests. In the discussion here, we argue that despite this assumption, the conditions for inclusive participation can make it possible to make gender inequalities public issues from the perspective of the participants.
Kaynak
Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe DergisiCilt
21Sayı
1Bağlantı
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2003557https://hdl.handle.net/20.500.12809/10468