Kuvâyı Milliye Döneminde Milas-Bodrum'da eşkiyalık ve çetecilik
Abstract
Mondros Mütarekesi’nin ardından Anadolu topraklarının işgali süreci başlamış ve ülke kaos ortamına sürüklenmiştir. İşgale karşı koymak amacıyla ülkenin birçok bölgesinde yerel direniş örgütleri kurulmuş, düzenli orduya geçilinceye ve merkezi otorite yeniden kuruluncaya kadar milis hareketleriyle düşmana karşı konulmaya çalışılmıştır. Ancak, direniş amacıyla kurulan örgütlerin üyelerinden bir kısmı ve ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü durumu fırsat bilen pek çok kişi gasp, yağma, adam kaçırma, ırza tecavüz etme eylemine başvurarak halkı korkutmuş, malına mülküne el koymuştur. Milas-Bodrum ilçeleri de İtalyan nüfuzunda, hükümet otoritesinin olmadığı, uzun sahile, ormanlara ve geniş coğrafyaya sahip bir bölge olduğu için çete ve eşkıyalığın en sık görüldüğü merkezlerden biridir. 1919-1920 yıllarında bu bölgede pek çok kişinin canına, malına, ırzına, kastedilmiştir. Merkezi ve yerel idarecilerin anlaşmazlığı, yerel jandarma komutanlığının Kuvâ-yı Milliye adına hareket ettiğini iddia eden çete ve eşkıya grubuna müdahale etmekten kaçınması gibi nedenlerle bölgede 1920 yılının ortalarına kadar asayişsizlik önlenememiştir. Following the signing of the Treaty of Mondros, the invasion process of the Anatolian land started. For the purpose of resisting the invasion, many small resistance movements were initiated in many parts of the country, and till the establishment of the regular army and the central authority, the country was defended by the guerilla activities. However, within the chaotic environment the country was in, some members of these guerrilla organizations themselves started to commit crimes such as robbery, plundering, kidnapping, raping etc. and they frightened the local people. At that time, Milas and Bodrum towns were under the Italian rule and the state authority was weak as the geography of the region is very wide, full of forests and mountainous areas, hence, there were a lot of bandits and gangs in the region. In 1919-1920, many people were killed, raped and their properties were plundered. Disagreements between the local and state authorities and lack of the interference of the security forces in the activities of the criminal organizations claiming that they were carrying their activities on behalf of National Forces resulted in the dominance of lawlessness in the region up to mid-1920s.